Türkiye ve Avusturya köklü bağlardan yararlanmalı: Türk elçi

Çarşamba günü, Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Türkiye ile Avusturya arasındaki derin ve kapsamlı ilişkileri vurguladı ve iki ülkeyi bu ikili ilişkilerden daha iyi yararlanmaya çağırdı.

Institut für den Donauraum und Mitteleuropa (IDM) adlı çevrimiçi bir konferansta konuşan Uzan Sehun, iki ülke arasındaki bazı sorunlara rağmen iki tarafın birbirini daha iyi anlamasında diyalog kanallarının önemli olduğunu söyledi.

Jehun, Türkiye ile Avusturya arasındaki diplomatik ilişkilerin 16. yüzyılda başladığını ve Avusturya’dan Türkiye’ye ilk büyükelçinin 1547’de atandığını, Osmanlı kuşatmasıyla bu uzun ve köklü ikili bağları zayıflatmanın çok yanlış olacağını ileri sürdü. İmparatorluk. Viyana.

Bu süreçte karşılıklı kültürel ve ekonomik işlemler olduğunu söyleyen ünlü besteci Wolfgang Amadeus Mozart’ın (Rondo alla Turka) Türk yürüyüşünün bu kültürel etkileşimin en güzel örneklerinden biri olduğunu belirtti.

Jehun ayrıca, Birinci Dünya Savaşı’nda iki ülkenin müttefikleriyle aynı tarafta savaştığını ve iyi ilişkilerin Osmanlı ve Habsburg imparatorlukları döneminde başladığını ve modern Avusturya ve Türkiye cumhuriyetleri döneminde de devam ettiğini belirtti.

Avusturya’daki Türk toplumu

İkili ilişkilerde kilometre taşlarından birinin 1964’te imzalanan İnsan Gücü Anlaşması olduğunu söyleyen Jihon, bu tarihten sonra binlerce Türk’ün çalışmak için Avusturya’ya gittiğini ve ülkeye kalıcı bir katkı sağladığını da sözlerine ekledi. Avusturya’daki 300.000 civarında Türk toplumu iki ülke arasında güçlü bir bağ oluşturuyor.

Ceyhun, ırkçılık ve İslamofobi sorununa da değindi. İslamofobiyi büyük bir sorun olarak nitelendiren Avrupa’daki Müslümanların son yıllarda artan sorunlarla karşı karşıya olduğunu vurguladı.

İslamofobi, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının artan eğilimi, başta Avrupa olmak üzere Batı ülkelerinde yaşayan Türk toplumunu rahatsız etti.

Müslümanları veya göçmenleri hedef alan ırkçı saldırılar, ideallerinin veya en azından bir kısmının ana akım haline geldiği bir çağda beyaz üstünlükçüler giderek daha güçlü hale geldikçe, giderek daha fazla manşetlere çıkıyor. Müslümanlara ve göçmenlere yönelik bu saldırıları düzenleyen tek bir büyük grup yok. Bunun yerine, bireysel saldırıların taklitçiler tarafından daha fazla saldırıya yol açtığına inanılıyor.

READ  Türkiye'deki mülteci tesisine ilişkin orta vadeli değerlendirme: AB desteği, Suriyelilerin ve bölgedeki çatışmalardan kaçan diğerlerinin refahına önemli katkılarda bulunmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir