Türkiye’nin Akkuyu Nükleer Santrali endişe kaynağı

Yorgos Leventis

Türkiye enerjiye aç bir ekonomidir. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) Türkiye’nin 2020 enerji ihtiyacı değerlendirmesine göre, ülke şu anda enerji talebinin yaklaşık yüzde 72’sini ithal ediyor.

En az 83 milyon nüfuslu kuzey komşumuz için enerji ithalatına bağımlılık düzeyi çok yüksek. Unutmayalım ki, Türkiye G-20’nin bir üyesidir: dünyanın en büyük yirmi ekonomisinden oluşan gruba aittir. Şu anda nominal GSYİH’de Türkiye G-20’ye giriyor: tam olarak 20. sırada. Ancak, GSYİH satın alma gücü paritesinde (PPP) Türkiye çok daha üst sıralarda yer alıyor: on birinci.

Gösterge olarak, Türkiye’nin toplam nihai enerji tüketiminin 2050 yılına kadar iki katına çıkması bekleniyor. Bunlar, küresel ısınma etkisini hesaba katan yükselen ekonomiler için sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya dayalı EnerOutlook tahminleridir (böyle bir senaryo, üç ila dört küresel ısınma derecesi ile uyumludur). Santigrat).

Artan iç enerji talebi sorununu çözmek için Ankara, enerji ithalatına olan yoğun bağımlılığını azaltmak için aktif olarak nükleer enerji arıyor. Böylece 2010 yılı Mayıs ayında Rusya Türkiye, Rosatom Hükümet İşbirliği’nin o zamandan beri Akkuyu Nükleer Santrali’ni (NGS) inşa ettiği bir işbirliği anlaşması imzaladı. Bu nükleer santral sonunda toplam 4800 MW kapasiteli dört reaktör içerecek. Sinop, Karadeniz bölgesi ve Doğu Trakya’daki diğer nükleer enerji projeleri halen planlama aşamasındadır.

Akkuyu nükleer santralinin inşaatı Aralık 2017’de başladı. Nihai maliyetinin 20 milyar ABD Dolarını aşması bekleniyor – kabaca Kıbrıs’ın 2020’deki ekonomik çıktısının büyüklüğü. İlk reaktörün, yani 2023 yılında faaliyete geçmesi bekleniyor. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yılı geliyor. Erdoğan hükümetinin azalan popülaritesini artırmak için bu önemli olay için kutlamalar düzenlemeyi planladığına şüphe yok.

Mersin yüksek sismik aktivite bölgesinde sağlam bulunan Akkuyu NGS’nin güvenliği ile ilgili ciddi endişelere rağmen inşaat çalışmaları devam ediyor. Sonraki üç yılda (2024-26), her yıl yeni bir reaktör devreye girecek.

READ  Türkiye: Süryani bir gazeteci, Süryanilerin anavatanlarına dönüşlerinde karşı karşıya kaldıkları zorlukları anlatıyor

Bu devasa nükleer enerji projesinin çevre üzerindeki etkisine ilişkin ilk tartışma altı yıl önce ortaya çıktı: 12 Ocak 2015’te Türk hükümeti tarafından onaylanan çevresel etki raporunda uzmanların imzalarının atıldığı bildirildi. Atanan uzmanlar, sunulmasından altı ay önce istifa etmişti ve müteahhitlik şirketi daha sonra raporda tek taraflı değişiklikler yaptı. Doğal olarak, bu ifşa Kıbrıs Türk toplumu içinde tepkilere yol açtı. Yaklaşan Akkuyu Nükleer Santrali’nin adamıza olan yakınlığı acı bir şekilde göz ardı edilemez. Bu güçlü nükleer santral, Lefkoşa’dan yaklaşık 110 kilometre uzakta çalışacak. Bir deprem veya başka bir nedenle meydana gelen beklenmedik bir nükleer kaza bağlamında, Kıbrıs’ın kuzeyi veya güneyi önemsiz hale gelir. Ölümcül bir nükleer kaza, adanın her iki tarafına da zarar verme riskini taşır.

Bu bağlamda, Kıbrıs Rum ve Türk liderlerinin uyum içinde olması büyük önem taşımaktadır: Doğu Akdeniz’in çevre ve korunması ortak bir amaçtır. Dahası, Ankara nükleer güvenlikle ilgili uluslararası yasal araçlara en hafif tabirle karma bir yaklaşım sergiliyor: Türkiye nükleer anlaşmaya imza atmışken nükleer güvenlik anlaşması 24 Ekim 1996’da yürürlüğe giren Kullanılmış Yakıtın Güvenli Yönetimi ve Radyoaktif Atık Yönetiminin Güvenliğine İlişkin Ortak Sözleşme 18 Haziran 2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Dr. Yorgos Leventis Uluslararası Güvenlik Forumu Direktörüdür: www.inter-security-forum.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir