Osman Kavala | Hayırseverlikten cezaevine

Salı günü Türkiye, Ekim 2017’den bu yana tutuklu bulunan 64 yaşındaki işadamı ve hayırsever Osman Kavala’nın serbest bırakılması yönünde yaptıkları ortak açıklamayı protesto etmek için 10 ülkenin büyükelçilerini sınır dışı etti. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan diplomatları anlattı. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, Hollanda, Kanada ve Danimarka ile İsveç, Finlandiya, Norveç ve Yeni Zelanda’yı temsil eden açıklama – “sorumsuz” olarak.

Bay Kavala’nın hapsedilmesi, Erdoğan rejiminin aldığı otoriter dönüşün ve ona karşı demokratik direnişin uluslararası bir sembolü haline geldi. İlginçtir ki, Kavala bir hayırsever olmasına rağmen, hiçbir zaman bir muhalif veya aktivist olarak yola çıkmadı. 1957 yılında tütün tüccarı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasının ölümünden sonra devraldığı Kavala Şirketler Grubu’nun varisiydi.

1980’lerin başlarından başlayarak, ilerici yayınevlerinin kurulmasına yardım ettiğinde, Bay Kavala demokrasiyi ve popüler çoğulculuğu destekleyen sivil toplum gruplarına fon sağlamaya devam etti. 2002 yılında radikal sanat ve kültür projelerini destekleyen Anadolu Kültür’ü kurdu.

Bir öncekinin anlattığı bir hikaye New York Times Gazeteci Stephen Kinzer, Bay Kavala’nın ticari çıkarlarıyla çatıştığında bile özgecil değerlerinin arkasında durma konusundaki istekliliğiyle tipik bir hayırseverden nasıl farklılaştığını anlatıyor. Birkaç yıl önce Kavala Holdings, Dylan kasabasında bir sahil oteli inşa etmek istedi. Ancak çevreciler, inşaatın sahilde yuva yapan kaplumbağalara zarar vereceğini söyleyerek protesto etti. Herkesi şaşkına çeviren Kavala Bey indi ve protestocularla karşılaştı. Endişelerini dinledikten sonra otelin tasarımını değiştirmeye çalıştı ve bu işe yaramayınca projeyi durdurdu.

darbe girişimi

Her şeyden önce, Bay Kavala’nın başını belaya sokan, Türk/Müslüman çoğunluk ile Ermeniler ve Kürtler de dahil olmak üzere Türk olmayan/Müslüman olmayan azınlıklar arasındaki ayrımı kapatmaya yönelik girişimleri teşvik etmesiydi. Bu, özellikle 2016’daki başarısız darbe girişiminden sonra muhaliflere çok az tolerans gösteren Erdoğan rejiminin etno-milliyetçiliğine doğrudan bir meydan okumaya işaret ediyor.

READ  Yatırım Konseyi, doğrudan yabancı yatırımı çekmek için Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri, ASEAN ve Türkiye'yi hedefliyor

Sayın Erdoğan darbe girişimine büyük bir baskıyla karşılık verdi. Ordu, akademi ve yargı dahil tüm devlet kurumları, Erdoğan’a sadakatsizlik yaptığından şüphelenilen herkesten temizlendi. Türk hükümeti, Gülen hareketini darbeyi düzenlemekle suçladı. Terör örgütü ilan edildi ve onunla bağlantılı binlerce vatandaş tutuklandı. Temmuz 2016’da başlayan bu toplu “Gülenciler” tasfiyesi Sayın Kavala’yı hiç etkilemedi.

Ancak 18 Ekim 2017’de Türk polisi onu sorgulamak üzere tutukladı. Bundan sonra, görünüşe göre çok farklı iki olayın düzenlenmesine yardımcı olarak anayasal düzeni ve hükümeti devirmeye çalışmakla suçlandı: 2013 yazında Sayın Erdoğan’a karşı Gezi Parkı protestoları ve 2016 askeri darbesi.

Bay Kavala’nın avukatları bu iki suçlamanın saçma olduğunu savundu. Birincisi, olayla tutukluluğunu ayıran dört yıl boyunca hiç kimse Kavala’yı Gezi Parkı protestolarıyla ilişkilendirmedi. İkincisi, tanınmış bir laik ve liberal olan Kavala’nın Gülen hareketi gibi muhafazakar bir İslami toplumla işbirliği yapması saçmaydı. Türkiye Yüksek Mahkemesi suçlamaların asılsız olduğunu kabul etti ve Şubat 2020’de Kavala’yı beraat ettirdi. Ancak cezaevinden çıkamadan yeni suçlamalarla yeniden tutuklandı.

Toplamda, Bay Kavala, mahkum edilmeden dört yıldan fazla hapis yattı. Türk yargı sistemi sadece sessiz bir seyirci olmakla kalmadı, muhalifleri siyasi saiklerle cezaevinde tutmak için bir araç haline geldi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kavala’nın beraat kararı kadar Türk yargısına da suç duyurusunda bulunarak Aralık 2019’da tahliyesine karar verdi.

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına tabidir, ancak bugüne kadar uymamıştır. Diplomatların mesajı ve Sayın Erdoğan’ın buna tepkisi, iki taraf arasındaki insan hakları mücadelesinin son halkasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir