Orta Avrupa merceğine bir alternatif: Türkiye ve bölge

Asırlık Avrupa sömürgeciliği, dünyayı tamamen Avrupa veya Batı perspektifinden tanımlayan “Avrupamerkezcilik”in yayılmasıyla aynı zamana denk geldi. Kıtayı büyük ölçüde şişirerek Avrupa’yı dünya haritasının merkezine yerleştirerek, Avrupamerkezcilik, ‘Batı ve geri kalanı’ arasındaki açık ikilemler üzerine kuruludur. Kendisini küresel bir fenomen olarak sunan Avrupa-merkezcilik, Batı değerlerini abartmakta ve diğer kültürlerin başarılarını ve katkılarını hafife almaktadır.

Bu bağlamda, yüzyılımızın en büyük olaylarından biri olan Arap Baharı, taraflı bir bakış açısıyla yorumlanmaktadır. Ancak Arap Baharı’na tamamen Türk perspektifinden bakmak da bir hatadır. Bu sütunda, Arap dünyasının yerel dinamiklerini dikkate alarak bu büyük olayı analiz etmeyi planlıyorum.

Batı sömürgeciliği

Arap ülkeleri iki savaş arası dönemde ve sonrasında Batı sömürgeciliğinin boyunduruğundan kurtulmaya başlasalar da ekonomik bağımsızlıklarını tam olarak elde edemediler. Batı sömürgeciliği biçimini askeri tahakkümden ekonomik tahakküme çevirdiğinde, Arap ülkelerinin refahı Avrupa ülkelerine kıyasla çok düşük kaldı. Mısır, Sudan veya Tunus’ta, tiranlar on yıllardır iktidardalar ve ekonomik kaynaklarında Batı egemenliğini sürdürmelerini sağlıyorlar.

Türkiye ilham kaynağı

Sosyal medyanın hızla yayılması, Arap ülkelerindeki sıradan insanların yaşam standartlarını dünyanın geri kalanıyla, özellikle de Avrupa ülkelerinin ekonomik refahı ve siyasi özgürlüğüyle karşılaştırmasını sağladı. Ancak Arap dünyası halkları Türkiye’den ilham aldı. Muhafazakar bir hükümet tarafından yönetilen Müslüman bir ülke olan Türkiye, ekonomik büyümeyi demokratik yönetimle birleştirmesi nedeniyle Arap gençliği için bir rol model haline geldi.

İran ya da Suudi Arabistan gibi petrol zengini ya da gaz zengini bir ülke olmasa da Türkiye, kişi başına düşen geliri 10.000 dolara çıkarmayı başardı. Bu anlamda Türkiye, eski tiranlara karşı Arap isyanlarının patlak vermesine ilham kaynağı oldu.

Arap Baharı bölgesel siyaseti alt üst etmeden önce Türkiye’nin sadece Avrupa Birliği ile değil Arap ülkeleriyle de istisnai ilişkileri vardı. Türk işadamları Körfez ülkelerinde önemli yatırımlar yaparken, Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan ortak bir pazar yaratmayı planlıyorlardı. Türkiye ekonomisinin bu kadar hızlı büyüyen bir pazarla entegrasyonunun bölgede eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik refah yaratacağı kesin. Ayrıca Türkiye’nin eski Hüsnü Mübarek diktatörlüğünün yerini demokratik bir hükümete bıraktığı Mısır’la yakınlaşması, İsrail gibi bir dizi bölgesel ve küresel gücü alarma geçirdi.

READ  Türkiye'deki yerel işletmeler, enflasyonun ortasında güçlü satışlar görüyor

Suriye sahnesi

Suriye’deki ayaklanmaların tam teşekküllü bir iç savaşa dönüşmesiyle birlikte bölgesel ve küresel güç dengesi kökten değişti. Rusya’nın Soğuk Savaş sonrası dönemde dünya sahnesine dönüşü Suriye kriziyle aynı zamana denk geldi. Türkiye’nin ABD ile ilişkileri kötüleşirken, Soğuk Savaş döneminden kalma geleneksel ittifaklar sistemi çöktü. Türkiye, Suriye savaşına aktif katılımı nedeniyle Kürdistan İşçi Partisi, IŞİD ve Gülen terör örgütü gibi üç terör örgütünün de hedefi haline geldi.

Mısır devriminin askeri darbeyle sonuçlanmasıyla birlikte Türkiye, FETÖ terör örgütünün başarısız bir darbe girişimiyle sarsıldı. Suriye sınırındaki güvenlik tehditleri nedeniyle Türkiye, sert gücüne başvurdu ve Suriye topraklarında IŞİD’e karşı savaş başlattı. Türkiye, Suriye’deki gücünü yeniden tesis ettikten sonra, Libya’nın meşru hükümeti Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni darbeci General Halife Haftar’ın güçlerine karşı destekleyerek Doğu Akdeniz’deki gidişatı değiştirdi. Türkiye donanmasını ve diplomasisini kullanarak deniz yetki alanında da önemli avantajlar elde etmiştir. Son olarak Türkiye, Azerbaycan’a askeri ve diplomatik destek sağlayarak Dağlık Karabağ Savaşı’nın gidişatını değiştirdi. Tüm bu mücadelelerin sonunda Türkiye uluslararası arenada hak ettiği saygıyı kazanmıştır.

Bölgesel bir güç olan Türkiye, bölgesel ve küresel güçlerle dış ilişkilerini yeniden yapılandırmaya başlamıştır. Türkiye, Katar ve Kuveyt ile iyi ilişkiler kurduktan sonra Birleşik Arap Emirlikleri ile yeni ve yapıcı bir diyalog başlattı. Bu eğilim Türkiye’nin Mısır, Suudi Arabistan ve Irak’la yakınlaşmasıyla devam edecek. Bir ülke kesinlikle hesaba katılması gereken bir güç olarak değerini kanıtladığında, diğer uluslarla diplomatik kanalları sonuna kadar açık olacaktır.

Günlük Sabah Bülteni

Türkiye’de, bölgesinde ve dünyada olup bitenlerden haberdar olun.

İstediğiniz zaman abonelikten çıkabilirsiniz. Kaydolarak Kullanım Koşullarımızı ve Gizlilik Politikamızı kabul etmiş olursunuz. Bu site reCAPTCHA tarafından korunmaktadır ve Google Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.

READ  Türkiye ve Macaristan neden İsveç'in NATO'ya katılmasını engelliyor?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir