Merkel döneminde Türk-Alman ilişkilerinde neler değişti?

16 Ekim’de Almanya Başbakanı Angela Merkel Türkiye’ye veda ziyaretinde bulundu. Almanya’nın 16 yıl boyunca koalisyon hükümetleri tarafından yönetildiği Merkel’in görev süresi boyunca hem Ankara hem de Berlin, karşılıklı yarar sağlayan bir ilişkiyi sürdürmek için çok çalıştı. İki ülkenin geçmişte siyasi ve ekonomik gerekçelerle oluşturduğu güçlü ilişkilerin yanı sıra, özellikle ekonomi alanında son 16 yılda anlaşmanın çeşitli çıkarları, fırsatları ve bağımlılıkları derinleşmiştir. Öte yandan, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve FETÖ (Fülen) terör örgütünün (FETÖ) Almanya’daki faaliyetleri ve Türkiye’nin AB üyelik süreci nedeniyle iki ülke çeşitli zorluklarla karşı karşıya kaldı.

ekonomik ilişkiler

İkili siyasi ilişkilerdeki gerginliğe rağmen, Türkiye ve Almanya, Merkel’in cumhurbaşkanlığı döneminde güçlü bir ekonomik ilişki kurdu. Bu bağlamda Merkel’in, Alman “ticaret devleti” kimliğine uygun olarak diğer ülkelerle olduğu gibi Türkiye ile de ticari ilişkileri artırmaya önem verdiğini belirtmek gerekir. İkili ilişkilerin çıpası sayılabilecek 16 yıllık ticari ilişkilerin bilançosuna baktığımızda Merkel 2005 yılında göreve geldiğinde Türk-Alman ticareti 23 milyar dolar (219,36 milyar TL) civarındaydı. Ortak çıkarlar çerçevesinde “kazan-kazan” ilkesi doğrultusunda atılan adımlar, bu ticaret hacmi bugün neredeyse iki katına çıkmış ve 40 milyar dolar düzeyine yaklaşmaktadır.

Öte yandan, Türkiye’nin 80 milyonu aşan nüfusu, bölgedeki diğer ülkelere göre istikrarlı siyasi yapısı, artan satın alma gücü ve geniş pazar fırsatları nedeniyle Alman yatırımcılar dikkatlerini Türkiye’ye çevirmiş durumda. Sonuç olarak, Türkiye’de Alman sermaye ortaklığına sahip şirket sayısı 2005’te yaklaşık 1.300’den bugün 7.250’ye yükselmiştir. Bu nedenle, Merkel’in görev süresi boyunca Türk-Alman ilişkilerinin ekonomik ayağının niceliksel olarak güçlendirildiği nesnel bir gerçek olmaya devam ediyor. Buna rağmen Türkiye ile AB arasındaki gümrük birliği modernize edilemediği için Türk-Alman ticaret hacmi uzun süredir hedeflenen 50 milyar dolarlık hedefin altında kaldı.

READ  Türk Hepsiburada kârlılığa ve müşteriyi elde tutmaya öncelik veriyor - CEO

Merkel’in görev süresi boyunca, Türkiye ile Almanya arasındaki ticaretin kapsamında da kısmi bir değişiklik oldu. 2005 yılına kadar Almanya’ya çoğunlukla düşük katma değerli ürünler ihraç eden Türkiye, bugün aynı zamanda yüksek katma değerli otomobil, makine ve kimyasal ürünler de ihraç ediyor. Almanya’nın Türkiye’ye ihraç ettiği ürün portföyü aşağı yukarı aynı kaldı. Ancak Alman şirketlerinin Türkiye’deki yatırım portföyü genişledi. 2005 yılına kadar ağırlıklı olarak Türkiye’nin imalat ve hizmet sektörlerine yatırım yapan Alman şirketleri, şimdi de yenilenebilir enerji sektöründe öncü yatırımlara imza atıyor. Dolayısıyla Türk-Alman ekonomik ilişkilerinin son 16 yılda nicelik olarak genişlediği ve nitelik olarak derinleştiği söylenebilir.

PKK ve FETÖ’nün faaliyetleri

Türk-Alman ilişkilerinde kronik bir sorun olan PKK sorunu, Merkel’in 16 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde siyasi gündemin bir parçası oldu. Türkiye, terör örgütünün uzun yıllardır Almanya’da üslendiği gerçeğine her zaman cevap vermiş ve Avrupa’daki Türk karşıtı eylemlerine buradan öncülük etmiştir. PKK, Avrupa ülkeleri ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak tanınmasına rağmen, PKK’nın Almanya’da kurduğu “sivil toplum kuruluşları” Türkiye’nin başına bela oldu. Örgütün Almanya’daki Türk diasporasına yönelik gerçekleştirdiği şiddetli saldırılar, Türk-Alman ilişkilerinde tansiyonun yükselmesine neden olan gelişmeler arasında yer aldı. Bunun için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Alman mevkidaşı ile yaptığı görüşmelerin neredeyse tamamında PKK’nın Almanya’daki faaliyetlerini eleştirdi.

PKK’nın yanı sıra, 15 Temmuz’daki hain darbe girişiminin ardından Almanya, Merkel’in görev süresine denk gelen bir diğer olumsuz gelişme olan Gülen terör savaşçılarına sığınma hakkı tanıyarak örgüte destek veren bir tablo çizdi. İlişkilerin kırılgan olduğu bir dönemde Almanya’da FETÖ’nün varlığı ve FETÖ’nün terör faaliyetlerine göz yumması temel bir soruyu gündeme getirdi: “Almanya neden Türkiye’ye karşı terörü destekliyor?” Bu aslında Merkel’in görev süresi boyunca Türk-Alman ilişkilerini kırılma noktasına getiren en önemli gelişmeydi.

READ  Türkiye ve İngiltere, yeni serbest ticaret anlaşmasıyla ilgili çığır açan müzakerelere başlayacak

AB Üyelik Süreci

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım süreci, Merkel döneminde Türk-Alman ilişkilerinde gündemden düşmeyen konulardan biriydi. Nitekim Merkel’in selefi Sosyal Demokrat Gerhard Schroeder, Türkiye’nin AB üyeliğini güçlü bir şekilde destekledi. Nitekim 2004 yılında diğer AB üye devletlerinin liderlerini Kopenhag kriterlerine uymaları koşuluyla Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini başlatmaları gerektiğine ikna eden Schroeder’di. Ancak, Schroeder’in aksine Merkel, muhafazakar siyasi kimliğine uygun olarak Türkiye’nin AB üyeliğine açıkça karşı çıktı. Nitekim Merkel göreve geldikten sonra Türkiye’nin sözde “imtiyazlı ortaklık” modelini gündeme getirdi. Bu politikayı yansıtan Merkel, yeni müzakere fasıllarının açılması, AB gümrük birliğinin modernizasyonu, Türk vatandaşlarına yönelik vizelerin kaldırılması gibi konularda yapıcı adımlar atmadı.

Merkel, Türkiye’nin AB üyeliği için beklenen desteği vermese de, gerektiğinde AB adına inisiyatif almaktan çekinmedi. Nitekim kriz zamanlarında Türkiye sık sık Berlin’i Avrupa Birliği ile ilişkilerini sürdürmeye çağırdı. Böyle zamanlarda Brüksel, Ankara ile ilişkileri yeniden rayına oturtmak için Berlin’den yardım aldı. Örneğin Merkel’in Almanya’sı, düzensiz göçle mücadelede Türkiye’ye mali yardım sağlanmasında ve ünlü 18 Mart anlaşmasının imzalanmasında önemli bir rol oynadı.

Benzer şekilde Merkel, Doğu Akdeniz ve Ege’deki gelişmeler nedeniyle Fransa, Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan’ın Türkiye’nin üyeliğini askıya alma ve ağır yaptırımlar uygulama taleplerini bastırdı. Böylece Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler kırılma noktasına geldiğinde Merkel hükümeti akılcı davrandı ve Türkiye ile diyaloga öncelik verdi. Sonuç olarak, Türkiye-AB ilişkilerinde ciddi bir durgunluğa yol açabilecek olası büyük krizlerin önüne geçmiştir.

Toplamda, Merkel’in görevdeki son 16 yılı, Türk-Alman ilişkilerinin en hareketli dönemlerinden biri olarak tarihe geçecek. Erdoğan ve Merkel’in ortak çıkarlar ekseninde akılcı aktörler olarak hareket etme çabaları bu 16 yıllık dinamiğin temel itici gücü oldu.

READ  Amerika'nın Sesi Deutsche Welle, Türk ehliyetine başvurmayacağını söyledi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir