‘Avrupa Birliği Türkiye için hala önemli’

Ekonomik Kalkınma Kurumu (İKV) Başkanı Ayhan Zeytinoğlu Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Avrupa Birliği üyeliğinin Türkiye için önemini koruduğunu söyledi.

Zeytinoğlu, “Türkiye’nin uluslararası itibarı açısından en önemli kazanımlarından biri olan adaylığından ayrılarak belirsizlik yoluna gitmesi Türkiye’nin çıkarına olmaz” dedi.

Zeytinoğlu, İKV’den yaptığı açıklamada, hem AB içindeki reformların durdurulmasının hem de blok içindeki Türkiye’nin üyeliğini engelleyen çevrelerin zaman zaman yorgunluğa yol açtığını ve AB hedefinden vazgeçme çağrılarına neden olduğunu kaydetti.

“Türkiye’nin uyması gereken kriterler aynı zamanda ülkemizin hedef olarak seçtiği şartlardır. Hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları çağdaş toplum ve devlet olmamızın ön şartıdır.”

AB grubunun Türkiye’nin coğrafyasına, ekonomisine, siyasetine ve kültürüne olumlu baktığını söyleyen Zeytinoğlu, “Türkiye’nin AB yolunu devam ettirmesi, sosyal ve ekonomik kalkınmadaki hedefleri ile uyumludur. AB, zaman zaman değerlerini yücelten yaklaşımlar benimsemesine rağmen ​Temel ilke ve hedeflerinin evrensel değerlerle iç içe olması söz konusudur.”

Yeni dönemde anlamlı bir blok olan AB Yeşil Anlaşması gibi projelerin Türkiye’nin de çıkarına olduğunu ve uzlaşmayı daha da acil hale getirdiğini belirtti.

Krizi aşmayı hedefleyen ve köklü bir dönüşüm geçiren Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi yeniden tanımlamanın zamanı değil” diyen Erdoğan, AB’nin nasıl bir yapı oluşturduğunu izlemenin daha doğru olacağını kaydetti. ilişkilere dönüşür ve gerekirse yeniden tanımlar.

“Önemli olan Türkiye’nin demokrasisini ve ekonomisini güçlendirerek, reformlara hız vererek Avrupa Birliği’ne uygun bir aday haline gelmesi, şartlar izin verdiğinde üyeliğini gerçekleştirebilecek bir konuma gelmesidir.”

Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde bir yeri olduğunu vurguladı, “Türkiye olmadan Avrupa Birliği eksik olurdu.”

Türkiye, birlik ile en uzun geçmişe ve en uzun müzakere sürecine sahip ülkedir. Ülke, 1964 yılında AB’nin selefi olan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile nihai aday olma yolunda genellikle ilk adım olan bir ortaklık anlaşması imzaladı. Türkiye 1987 yılında resmi adaylığını sunduğunda, aday ülke statüsünün verilmesi için 1999 yılına kadar beklemek zorunda kaldı. Ancak müzakerelere başlamak için Türkiye’nin 2005’e kadar altı yıl daha beklemesi gerekti, bu diğer adaylara kıyasla oldukça uzun bir süreç.

READ  'Türkiye, Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini destekliyor'

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler, Doğu Akdeniz’deki gerilimler, Türkiye’nin Suriye’deki rolü, göçmen krizi ve Türkiye’nin bloğa üyelik sürecindeki açmaz gibi pek çok konuda anlaşmazlıklarla şekilleniyor.

Mart 2016’da Avrupa Birliği ve Türkiye, Ege Denizi’ndeki düzensiz göçü durdurmak ve Türkiye’deki 3 milyondan fazla Suriyeli mültecinin koşullarını iyileştirmek için bir anlaşmaya vardı. Anlaşma göçmen ve mülteci akışını durdurmayı başardı, ancak Avrupa Birliği’nin Türkiye’den gelen mültecileri kabul etmedeki isteksizliği ve mültecilere vaat edilen paranın aktarılmasındaki bürokratik engeller, Türk siyasetçilerin sert eleştirilerine yol açtı.

Ankara, Avrupa Birliği’ni Yunanistan için milyarlarca avroluk bir anlaşmanın parçası olarak Türkiye’deki göçmen ve mültecilere fon sağlama taahhüdünü yerine getirmediği için eleştirdi. Beş yıl sonra, Türkiye artan sayıda göçmenle mücadele ederken, Avrupa Birliği sığınma politikası konusunda her zamankinden daha fazla bölünmüş durumdayken anlaşma başarısız oluyor.

Ülkenin göç dairesine göre Türkiye, yaklaşık 4 milyonu Suriye’den olmak üzere 6 milyon göçmene ev sahipliği yapıyor. Bu, 2016’dan 2 milyon daha fazla ve 2011’de Suriye’de iç savaş patlak vermeden önce sadece 60.000 sığınmacıya sahip olan bir ülkeye ağır bir yük getiriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir